içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

2023 Çıkmazında Karışan Dünya

 

Dünya karışıyor!

 

Gürcistan, Fransa, İsrail, ABD, Almanya…

 

Dünyanın birçok ülkesinde toplumsal hareketlenmeler baş gösteriyor. Bir ülkede hareketlilik meydana gelip henüz sular durulmadan domino misali yahut virüs etkisi diyebileceğimiz bir etkiyle bir başka ülkede karışıklık zuhur ediyor. Elbette bu karışıklıkların siyasî ve toplumsal bir ALT YAPISI var. Fakat meselenin bir de görünmeyen bir ÜST AKLI var!

 

Sağlık ve sosyal sigorta çıkmazları, ekonomik sorunlar, cinsiyet tartışmaları, yargı reformları ve saire. Bunlar toplumların görünen düzlemde hak, talep veya şikâyette bulundukları birtakım konu başlıkları. Peki, tarihin en kritik ve en gizemli yılı kabul edebileceğimiz 2023 yılında dünyanın her yerinde toplumların harekete geç(iril)mesi bir tesadüf mü?

 

Biz insanlar bize çizilen sınırlar dahilinde meselelere yaklaştığımızda yine bize sunulan bilgilerle düşüncelerimizi meydana getiriyor, sonrasında yine bize öğretildiği şekilde düşüncelerimizi eyleme geçiriyoruz. Hâlbuki bize dayatılan sınırların dışına çıkmayı başarabilirsek olayların gördüğümüzden çok farklı ilerlediğini anlamamız mümkün. Sistemin içindeyken sistemi göremeyiz. Tarihteki tüm filozoflar, düşünürler ve tabii peygamberler gibi yükseklere çıkmalı, bulunduğumuz noktaya noktanın dışından ve tepesinden bakmalıyız. Bulunduğumuz noktaya ancak böyle hâkim olabiliriz.

 

Dünya karışıyor çünkü dünya değişiyor. Bu değişim siyasal boyutun çok ötesinde. Çünkü değişim ilk olarak yasalar üzerinde değil zihniyetler üzerinde başladı. Bu değişimin başlangıcını yakın zaman için Mayaların da dikkat çektiği 2010’lu yıllara götürebiliriz. Akıllı telefonlar ve ihtiva ettikleri internet ve sosyal medya uygulamaları… İşte zihniyetleri değiştiren, büyük bir insanlık dönüşümünü tetikleyen ve bizi yani homo sapiensi -tıpkı bizim de çok uzun zaman önce yaptığımız gibi- yok edebilecek yeni bir türün doğumunu meydana getiren bir büyük teknoloji sıçraması.

 

Bu sıçrama bize büyük kolaylıklar ve güzellikler getirdi şüphesiz. Ama çok ağır bir bedel karşılığında. Bu cihazlar ve uygulamalar sayesinde bireyselleşmenin tadını(!) doruklara kadar yaşamayı öğrendik. Özgürleşmenin(!) tüm sınırlarını ve engellerini yerle bir etmeyi öğrendik. İşte bir vücudun parça parça yok edilmesi gibi insanlığı birbirinden koparan ve birbirinden ayıran bir mengenedeyiz.

 

Tarihsel olarak baktığımızda zaman çarkının dönüş hızını arttırdığına şahit oluyoruz. Dünya nüfusu 1800’lü yıllara kadar sabit artış hızıyla ancak bir milyara ulaşabildi. Bu miktar binlerce yıllık bir süreç neticesinde oluştu. Son iki asırda ise binlerce yılda meydana gelen nüfusun sekiz katına ulaştık. Ekonomiler aynı şekilde gelişti. Siyasi egemenlikler de buna göre şekillendi. Yine bilimsel ve teknolojik gelişmeler de sosyo-ekonomik ve kültürel gelişmelerle doğru orantılı ve birbirini etkiler biçimde aynı niteliğe sahip oldu. Birkaç asır önce yüz yılda bir büyük keşifler ve icatlar meydana gelirken günümüzde her gün yeni büyük keşiflere ve icatlara tanıklık ediyoruz. Zaman çarkının dönüş hızını bu denli arttırması bize neyi gösteriyor? Elbette bir şeylerin sonuna yaklaştığımızı.

 

Bu hususun ilahi bir boyutu var muhakkak. Fakat bir de ilahi iradenin hilafına bir çaba, bir mücadele de var. İşte bu mücadeleyi veren şer odakları planladıkları büyük hedefler doğrultusunda dünyaya KAOS içerikli bir DÜZEN getirmenin peşindeler.

 

Bu kaos düzeninin son aşaması ise dünyada tek bir devlet oluşturularak parçalara ayrılmış kısımların tek bir merkezden yönetilip insanlığın köleleştirilmesi olarak artık herkesçe bilinmekte. Bu aşamada onların en büyük engeli ulus devletler. Bu noktada Sayın Cumhurbaşkanı’nın “Tek Millet, Tek Bayrak, Tek Vatan, Tek Devlet” sloganı önemli. Aslında bu slogan, karanlık odakların şer planına karşı dik bir duruşu ve ciddi bir mesajı içinde barındırıyor. Bu noktada Sayın Cumhurbaşkanı ile aynı görüşü paylaşan iki büyük lider daha var: Trump ve Putin. Dünyayı küresel bir karanlığa itmek isteyenler kendilerine engel çıkaran üç liderden birisini saf dışı bırakmayı başardılar. Diğer ikisi için de çalışmalarını sürdürüyorlar.

 

KÜRESELLEŞME peşinde olan KÜRESEL LEŞLERİN merkez ülke olarak planladıkları ülke son yıllarda her alanda yükselişiyle dikkat çeken Çin. Akıllı telefonlar ve internet/sosyal medya programlarını zikrettik. Bahsettiğimiz bu mesele aslında hedefledikleri tek dünya devletiyle oldukça ilintili. Zira onlar Çin’i küresel-dijital bir dünya imparatorluğu haline getirmeye çalışıyorlar. Tüm insanlığın tek bir merkeze bağlanarak köleleştirilmesi ve toplumların bu şekilde güdülmesi elbette dijital bir dünyada mümkün.

 

Ulus devletlerin küreselleşme yolunda büyük bir engel oluşturduğunu söyledik. Bu engeli aşmak içinse ulus devletleri parçalayıp bu parçalardan şehir devletleri meydana getirmeye çalışıyorlar. Böylelikle dijital alt yapı da sağlanarak bölünmüş parçalar yeniden tek bir merkeze bağlanabilecek. Bu parçalanmanın en çok tehdit ettiği coğrafya ise Batı dünyası. ABD başta olmak üzere birçok Avrupa ülkesi bu anlamda bölünmeye gebe.

 

Parçalanıp şehir devletlere bölünmenin en çok tehdit ettiği ülkelerden birisi de Türkiye. Farklı coğrafi bölgeleriyle, etnik unsurlarıyla ve ideolojik kutuplaşmalarıyla Türkiye bu konuda büyük bir risk taşıyor. Türkiye’yi bölmek için her türlü çabayı gösteriyorlar. Çünkü Türkiye, Çin’in Avrasya ve Kuşak-Yol projesinde çok stratejik bir coğrafyada bulunuyor. Burada Mehmet Ali Birand’ın “Üzerinde oturduğumuz topraklar, Yeni Dünya Düzeni ile birlikte öylesine değerlenmiş, öylesine vazgeçilmez bir duruma gelmiş ki biz farkında değiliz” sözlerini hatırlamalıyız. Türkiye bu konuda çok büyük bir tehditle karşı karşıya olmakla beraber yine bu tehdide karşı çok büyük hamleler geliştirmekte. Onlar bizi şehirlere/bölgelere bölmeye ve küçültmeye çalışırken biz diğer Türk devletleri ile birleşiyor ve daha da büyüyoruz. Çünkü Türkiye’nin liderliğindeki bir Türk Birliği dünyada adaleti ve barışı sağlayabilecek tek bilinçli güç.

 

Önümüzde çok daha karanlık günler var. 2023 yılının mistik, ezoterik ve astrolojik yönü de bu karanlığı bize işaret ediyor. Dünyanın daha başka ülkelerinde de ciddi karışıklıklara şahit olacağımız gibi önümüzdeki Cumhuriyet tarihinin en kritik seçimini de göz önünde bulundurarak Türkiye’nin de bu karışıklıktan pay alacağını görmek zorundayız. Fakat her şeye rağmen karanlığın arkasında bekleyen bir aydınlık, gözyaşlarının arkasına saklanmış tebessümler, acıların içinden doğacak mutluluklar bizi bekliyorlar. Onları çok bekletmeden emin ve kararlı adımlarla yolumuzda devam etmek zorundayız.

Bu yazı 1063 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum