içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

BATI’NIN KİRLİ İSLÂMLAŞMA OYUNU

 

Tarih bilincine sahip bir Müslüman’ın “Batı” denilince aklına ilk gelen şey “Haçlı Seferleri” olur, olmalıdır da. Batı, her ne kadar bugün Hıristiyanlık ilkelerinden epey uzaklaşmış olsa da hâlâ daha Hıristiyanlığın ve özellikle İslâm düşmanlığının merkezi konumundadır.

İslâm karşıtlığı asırlardır Batı coğrafyasında devam ediyor olsa da özellikle 11 Eylül saldırısından sonra -ve tabii “siyasal İslâm” kavramının da öne sürülmesiyle- ciddi popülerlik kazandı. Zaman zaman Avrupa’da camilere ve Müslümanlara yapılan saldırılar bu hakikati gözler önüne sermekte.

Haçlı mirasını üzerinde taşıyan Batı, İslâm’a bu denli yüklenince biz Müslümanlarda da zaten var olan Batı karşıtlığı aynı oranda yükseliş kaydediyor. Ama buna rağmen Türk milleti olarak bizim bir ayrıcalığımız var. Biz Müslüman olmayan birini Müslüman yapmada oldukça atak bir millet olmakla beraber yine bir Batılının yahut Hıristiyanın Müslüman olduğu haberini aldığımızda da havalara uçuyoruz. Bu duyguyu tamamen saf ve temiz niyetlere dayalı olarak yaşıyoruz.
Hal böyle olunca bir yanda İslâm karşıtlığının fokurdadığı Batı dünyasında aynı zamanda İslâm’a dair olumlu gelişmeleri de yakından takip ediyor ve sevinçle karşılıyoruz. Eğer Batı’daki bu olumlu gelişmeler ya da bir Müslümanlaşma yüksek mevkilerde yaşanıyorsa keyfimize diyecek olmuyor. Peki, Batı’da özellikle son yıllarda artış gösteren bu durum göründüğü kadar masum mu?

Bilindiği gibi geçtiğimiz günlerde İskoçya’da seçimleri kazanan ve yeni başbakan olan Pakistan asıllı Hamza Yusuf bir Müslüman. Yeni başbakanın galibiyetine ilk başta ülkece sevindik. Sosyal medyada gündemimiz oldu ve pozitif düşüncelerimizi aktardık. Hatta medeni(!) bir Batı ülkesinde Müslüman birinin başbakan olmasının İskoçya’da gayet hoşgörü ile karşılanmasını kıskanıp kendi ülkemizde böyle bir olayın yaşanamayacak olmasını da eleştirdik, kınadık. Öyle ya, Batı’da bir Müslüman başbakan olabiliyorsa Türkiye’de de bir Hıristiyanın Cumhurbaşkanı olabilmesi lazım(!)

İskoçya Başbakanı Hamza Yusuf her ne kadar Müslüman bir lider portresi çiziyor olsa da kendisinin İslâm ile hiç örtüşmeyen karanlık tarafları var. Bunlardan en göze çarpanı ise eşcinsel evliliği bir günah olarak görmeyip LGBT destekçisi olması. Müslüman(!) Hamza Yusuf, İslâm’ın lanetlediği bir meseleyi desteklemekle kalmıyor, kendince fetva vererek günah statüsünden de azat ediyor.

Batı’nın eşcinsel Müslüman portre örneği Hamza Yusuf’la sınırlı değil. Yine Avrupa’da kendisi de eşcinsel olan bir imam(!) olan Ludovic-Mohamed Zahed, Paris’te LGBT ve feminist Müslüman toplulukları bir araya getiren bir örgütlenme oluşturmakla birlikte Müslüman(!) homoseksüellere hitap eden bir LGBT derneği olarak HM2F isimli oluşumun da kurucusu.
Böylesine bir çelişkinin dayandığı amaç ne?
Burada çok kirli bir oyunla karşı karşıya olduğumuzu bilmemiz gerekiyor. Öncelikle eşcinsellik tüm dünyada normal ve hatta özenilecek bir durum gibi gösterilirken aynı zamanda İslâm ile bağdaştırılmaya çalışılıyor. Çünkü MÜSLÜMAN bireylerin eşcinsellikle ahlaki temelleri yıkılmak isteniyor. Müslüman toplumlarda aile düzeni bu şekilde bozularak bir yozlaştırma
hedefi söz konusu. Aile düzeni bozulmuş, ahlaki temelleri yıkılmış, insani cihetleri yok edilmiş bir topluma karşı savaş kazanmak, tahtadan yapılmış bir orduya karşı savaş kazanmaktan daha kolaydır. Bir toplumu ayakta tutan ve her türlü saldırıya karşı mukavemet direncini sağlayan yegâne unsur o toplumun yüksek değerleridir. Batı’nın bu kirli oyununda

 

HEDEF MÜSLÜMANLARIN YÜKSEK DEĞERLERİDİR!

Peki, mesele sadece bundan mı ibaret?

Bu kirli oyunun “dinler arası diyalog” projesiyle de çok derin bir bağlantısı bulunuyor. Bilindiği gibi dinler arası diyalog projesi Vatikan ve Moon Tarikatı merkezli yürütülmekte. Bu projede tüm dünya dinleri bir araya getirilmek suretiyle TEK BİR DÜNYA DİNİ oluşturulmak isteniyor. Böylece şer odaklarının TEK DÜNYA DEVLETİ idealine ulaşmaları çok kolaylaşacak. Tüm kültürlerin ve tüm dinlerin bir potada eritildiği bir zeminde dünyada tek bir siyasal gücün oluşturulması an meselesi olacaktır. Ayrıca bu proje ile daha önce Musevilik ve Hıristiyanlıkta olduğu gibi İslâm’ın tahrif edilmesi de amaçlanıyor. Tabii Cenab-ı Hakk’ın, İslâm’ı kıyamete kadar koruyacağına dair teminatı bizi bu hususta endişelendirmiyor. İslâm bu sebeple tahrif edilemez bir konumdadır. Fakat burada tahrif edilmek istenen esas unsur İslâm değil Müslümanlardır. Onlar için bir Müslümanın dahi bu tuzağa düşmesi kâr kabul edilmekte. O yüzden Hak yolundaki tüm Müslümanlar bu kirli oyuna karşı dikkatli olmak ve tedbirli davranmak zorundadır.

 

Önümüzdeki süreçte Batı dünyasında yukarıda bahsedilen meseleye dair daha başka örneklere de tanıklık edeceğiz gibi görünüyor. Batı yani Haçlı dünyası ibadetlerden arındırılmış, çeşitli günahlarla süslendirilmiş ve ahlaksızlık üzerine inşa edilmiş bir İslâm sunuyor Müslümanlara. Böylesine kirli ve karanlık bir oyun karşısında bilinçli olup korunabilmenin tek yolu doğru bir tarih bilgisine sahip olup hakikat yolunu bu bilgiyle aydınlatabilmek ve üzerinde dik bir şekilde yürüyebilmektir.

Bu yazı 1237 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum